23 Nisan 2014 Çarşamba


Bu yokuş müzik kokuyor


     Müzik her kültürde yer bulmuş bir sanat dalıdır. Müzik yapmak için gösterilmesi gereken uğraşın yanı sıra kaliteli müzik aletinden anlamak çok önemlidir. Türkiye’de müzik denince akla ilk gelen yerlerden biri de Beyoğlu’dur. Burada müziğin her türlüsüne rastlamak mümkün ve hatta mutlaktır. Sokakta, barlarda, konser salonlarında müziğin her türlüsü icra edilir. Peki müzisyenler enstrümanlarını nereden temin ediyorlar? Taksim Tünel müzik, aletleri satın almak için akla ilk gelen yerlerin başında yer alır. Müzisyenlerin en önemli parçası enstrümanlarıdır ve kendi istedikleri müzik aletine sahip olmak için çok fazla çaba sarfederler. El yapımı müzik aletleri, fabrikasyon ürünler, yurt dışından getirtilen ve burada satışa sunulan ürünleri Tünel’de bulmak müzisyenin işini oldukça kolaylaştırıyor.

Tünel meydanından Karaköy'e uzanan yokuş.


     Tünel meydanından başlayıp Karaköy’e kadar uzanan yokuşun her iki tarafını da müzik aleti satan dükkanlar oluşturur. İstanbul’daki müzisyenlerin senelerdir uğrak yeri burasıdır. Müzisyenlere sadece enstrüman satın almak değil, vitrin bakıp müzik aletlerini denemek bile yetebiliyor. İstanbul’daki yerli ve yabancı turistlerin de muhakkak uğradığı bu yokuş, her çeşit enstrümanı içinde barındırıyor.


"Gezi işimizi etkilemedi"


     Esnafının sıcaklığı, içtenliği ve sattığı her ürün hakkında derin bilgiye sahip olması buraya gelen insanların müdavim olmasına sebep oluyor. Kaliteli müzik aletleri, renk renk, çeşit çeşit modelleriyle aranılan müzik aletini burada bulmak zor değil.
El yapımı müzik aletleri bulmak da mümkün.
Taksim’in geneline yayılan Gezi olayları’nın kendi işlerine etki etmediğini dile getiren müzik marketi sahipleri, işlerinin sadece ekonomik olarak sekteye uğradığını, bunun da ticaret sektörünün her alanında karşılaşılabilecek bir olay olduğunu söylüyorlar. Genelde üniversite öğrencilerinin uğradığı bu dükkanlarda çok güzel dostluklar da yaşanıyor. Öğrencilik yıllarında gitarının sapını yaptırmak için uğradığı bir dükkanda
çalışmaya başlayıp sonrasında burayı satın alan bir vatandaş burayı; “Tünel yokuşu, bir kere bulaştığınızda elinizi çekemediğiniz bir bağımlılık gibi. Müzikle iç içe yaşamaktan keyif alan, müziği hissetmeyi seven herkes satın almasa da müzik aletlerini tanımak için bile uğramalı. Tünel İstanbul için çok değerli bir yer, Türkiye’deki müzisyenlerin çoğu da kıymet biliyor.” Diye açıklıyor.


Müzik mesafe tanımıyor



      İstanbul’da olan müzikseverlerin dışında Türkiye’nin her yerinden internet üzerinden de alışveriş yapılabiliyor. Tünel yokuşunun en önemli özelliklerinden biri de internet üzerinden alışveriş yapılabilmesi. Hemen her dükkanın kendine ait müdavimleri sayesinde isimlerinin internet aleminde yayılması sonucu, İstanbul’a gelmeden de güven duygusuyla alışveriş yapabiliyorlar.

Beyoğlu gibi ulaşımın sıkıntı olmadığı bir yerde olması Tünel yokuşunun müzik marketlerle dolup taşmasının sebeplerindendir. Buraya alışveriş yapmaya gelen insanların ortak bir sebebi var. ‘Kaliteli malzemeyi, birçok çeşidi içinde barındıran bu yokuş, müzik kokuyor. Ruhumuzu hoş tutuyor. Müzikle yaşamayı bilen herkes, enstrümanın en kalitelisine buradan ulaşabiliyor. Bu dükkanların içine girip enstrümanların kokusunu solumak bile yetiyor.” diye konuşan müşteriler, Tünel yokuşunun ayakta durmasında faydası olan en büyük etken. Turistlerin rağbet gösterdiği bu dükkanlar, ülke ekonomisine de büyük katkıda bulunuyor. Aranılan her müzik aletinin alıcısına ulaştırılması da satıcının sorumluluğunda. Şehir dışından sipariş edilen bir ürün için uzun araştırmalar yapmak yerine kendinizi buradaki müzik market sahiplerinin eline bıraktığınızda içiniz rahat edebiliyor
.Bu yüzden ağrı, Kars, Eskişehir'den de müşterilerinin olduğunu ve bu durumun kendilerini onore ettiğini dile getiriyorlar.






Haber: Pervin Pak
Fotoğraflar: Pervin Pak
Video Montaj: Pervin Pak
(*Katkılarından ötürü Esra Elmalı'ya teşekkürler)









17 Nisan 2014 Perşembe


                     Pazar fiyatına Beyoğlu pasajları


    Alışveriş yapmak boş zamanların en revaçta kurtarıcısıdır. Canı sıkılan herkes kendini sokaklara atıp, dükkan dükkan dolaşmayı çok sever. Peki ekonomik koşulları da zorlamadan alışveriş yapmak mümkün müdür? Beyoğlu'da seneleri devirmiş pasajlar, müşterilerinin yüzünü güldürüyor. Birbirinden farklı, ihraç fazlası ya da mağazalardan kalan sezon sonu kıyafetlerinin çok uygun fiyatlara satıldığı bu dükkanlar, vatandaşın cebine dost. Özellikle öğrencilerin tercih ettiği pasajların her kesimden ziyaretçisi mevcut. Fiyatların bütçelere uygun olması burayı ziyaret eden herkesin, bir daha gelmesini sağlıyor. Erkek müşterilerinden de müdavimleri olduğunu dile getiren pasaj insanları, buraları 'alışveriş cenneti' olarak adlandırıyor.




Haber: Pervin Pak
Fotoğraflar: Pervin Pak
Montaj: Pervin Pak


9 Nisan 2014 Çarşamba

 

  Tophane nargilecileri tarihe mi karışıyor?


    İstanbul'da nargile içmek isteyenlerin aklına ilk önce Tophane gelir. Seneleri devirmiş kafelerinin, nargile kültürüne etkisi yadsınamayacak kadar büyük. Taksim'den yokuş aşağı inildiğinde kolaylıkla bulunabilecek olan bu gözde mekanlar artık tarih oluyor.

    Tophane esnafına '28 Nisan tarihine kadar boşaltın' uyarısı geldi. Uzun senelerdir burada işletme sahibi olan mekanların, Galataport ihalesi kapsamında Doğuş Holding'in vereceği talimatla birlikte yıkımı gerçekleşecek. Peki bu mekanlar yıkıldıktan sonra Tophane çalışanları, müdavimleri ve bu bölgedeki işletme sahipleri ne yapacaklar? Bu hâle gelene kadar emek verip, çabalarının ekmeğini kazanmaya başladıkları sırada böyle bir yıkımla karşılaşmaları insanları şaşkına çevirmiş. Kimisi Tophane'nin yıkılacağından emin, kimi ise bu konuya inanmak bile istemiyor. Herkesin aklında tek bir soru var; "Biz ne olacağız?". Vatandaş bu durumdan bir hayli dertli. 
 


Tophane denince akıllara ilk önce 'nargile' gelir.

    Nargile kültürünün İstanbul'daki en popüler yeri olan Tophane, her yaştan ve her kesimden insanın uğrak noktası. Şehir hayatının stresinden arınmak, arkadaşlarıyla iyi vakit geçirmek isteyen insanların Tophane'de soluklanmaları tarihe mi karışıyor? Tophane kapatılırsa müdavimlerin buna tepkisi ne olacak? Bu kafelerde çalışan insanlar ve aileleri bu durumdan mağdur olacaklar mı? Taksim'in aşağısında bulunun ve sahile çok yakın konumuyla birçok holdingin gözbebeği durumunda olan Tophane, yapılan ihale sonucunda Doğuş holding'e devredildi. Nargile kafeleri kapatıp Karaköyden Tophaneye kadar ulaşan bir salı pazarı planı yapan Doğuş Holding yetkilileri, nargile kafelerin kapatılması gerektiğine dair bir ihbarname ile sahilin boşaltılmasını istiyor. Tophane'de simgeleşmiş olan kafelerin işletmecileri ve çalışanları ise ne olacaklarını bilmek istiyorlar.                                                   


   Henüz karar verilmedi mi?


    İşletmeciler, Karaköy’den Tophane’ye kadar uzanan 1200 metrelik sahil şeridini kapsayan İstanbul Salıpazarı Liman Sahası için yapılan ihaleyi 702 milyon dolarla kazanan Doğuş Holding'in tam olarak bir kararda bulunmadıklarını ve bu nargile mekanlarını boşaltmanın ve kapatmanın sanıldığı kadar kolay olmayacağını dile getirdiler. Roma Cafe İşletme Müdürü Cemal Bey, "Tophane'nin ne olacağı henüz belli değil. Boşaltılacağına dair haberler çıktı ama bu kadar kolay değil buradaki 15 mekanda 300 kişi çalışıyor.
Kafelerde çalışan 300'e yakın işçi, sonucun ne olacağını bekliyor.

    Zaten Doğuş Holding'den şimdilik bu yönde bir tebligat almadık. Bizim Ekim ayına kadar kontratımız var, bu tarihe kadar herhangi bir boşaltılma ve yıkım işlemi gerçekleşirse tazminatımızı alır çıkarız, Ekim'den sonrası içinse bizim avukatlarımız da devreye girer bu iş en az iki sene uzar. Hemen boşaltılma gibi bir şey söz konusu değil" diye konuştu.


   'Tophane'ye dokunma'

    Hayatının büyük bölümünü köz yaparak ve köz dağıtarak geçiren Hüseyin, karar verildikten sonra kimsenin müdahalede bulunamayacağını söylüyor. İstanbul'luların ve İstanbul'daki yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası olan Tophane nargilecileri, alternatif çözüm yolları arıyor.
Kaldırımın üst kısmında bulunan dürümcülere dokunulamıyor.

Tophane'deki yerlerinin devlete ait olduğunu söyleyen vatandaşlar, buradan gönderilmeleri koşulunda yeni işletmelerin alternatif olarak kendilerine sunulmasını istiyorlar. Müşterileriyle güleryüzlü bir şekilde ilgilenen personeliyle ve sıcak aile ortamıyla Tophane nargile kafelerin kapatılmasını buralarda vakit geçirmekten keyif alan müşteriler de istemiyor. İstanbul'un birçok yerinde bu tarz kafeler olsa da Tophane'nin bir kültür haline geldiğini dile getiren müşteriler, "Bu şehrin her yeri betonlaşmaya, sıcaklığını yitirmeye başladı. Biz nefes almak için yer aradığımızda bulamaz olduk. Sahil kenarları pahalı kafelerle, yalılarla dolu. Bıraksınlar Tophane de bize kalsın. Bari buraya dokunmasınlar." diye sitemde bulundular.






 
 Haber: Pervin Pak
 Video montaj: Pervin Pak
 Fotoğraflar: Pervin Pak
 (*Katkılarından ötürü Ezgi Kökten'e Teşekkürü borç biliriz.)

 

 

 


 

2 Nisan 2014 Çarşamba

    Fala inanma falsız da kalma

     Bilindik mesleklerin dışında, öz geçmiş istemeyen hatta belli bir birikime de gerek duymayan bir meslek; falcılık. Eskiden kadınların günlerde, ev sohbetlerinde eğlenmek amacıyla bakılan fallar şimdilerde kazancı hiç de fena olmayan bir meslek dalı haline geldi. İstiklal caddesinde her köşede bir fal kafesi bulmak çok kolay. Peki fal bakmak ya da baktırmak suç mu?

Hatırı sayılır fincan
 
      İnsanların merak duygularından beslenen falcılar, bazen klişeleşmiş cümlelerle bazen de fal baktıran kişilerden aldıkları bilgiler doğrultusunda genellikle insanlara duymak istediklerini söyleyerek müşteri memnuniyetini sağlıyorlar. Aslında işin hiçbir masrafı ya da zorlayıcı tarafı yok. Bir fal kafesine gidip kahve söylüyorsunuz ve sıranız geldiğinde sizi 'medyum' diye adlandırdıkları falcının yanına çağırıyorlar. Fal baktıran şahıs duymak istediklerini bekliyor ve buna göre falın iyi ya da kötü olduğuna karar veriyor. Üstelik fal bedavaymış! Türk kahvesini 10 TL'den satan bu müesseseler fal baktırmayacaksanız size kahveyi 5 TL'den satıyorlar. Saatlerce bekleyen insanlar, öneriler uğruna uzun mesafeler katedip bu işe baş koyanlar halinden memnun görünüyorlar. Ama kimse fal baktırdığını ya da fal baktığını göğsünü gere gere söyleyemiyor. "Fala inanmıyorum öylesine baktırıyorum" diyen ve her ay istisnasız 'öylesine' fal baktıran bir sürü insan var. Günümüz şartlarında işiyle ilgili sorun yaşayan, özel hayatında sıkıntılı zamanlar geçiren, hayattan farklı şeyler bekleyen birçok insan çıkar yol olarak falcıların kapısını aşındırıyor.



      Bu kadar yaygın olan fal kafelerin görüntülenme ya da ifşa olma korkusunun sebebi ne olabilir? İstiklal caddesinde her köşe başında bir fal reklamı var. "Gel abla fal 10 TL, beğenmezsen bedava" diyor reklamcı çocuk. Fotoğraf çektirmeyi kabul etmiyor sıkıntı olacağını düşündüğü için. Sebebi sorulduğunda neredeyse hepsinden aynı yanıt alınıyor. Toplumun bazı kesimleri falcılığı dolandırıcılık olarak görüyor. İnsanları kandırarak, zayıf noktalarından vurarak kazanç sağlandığını düşündükleri için bu müesseseler işlerini adeta diken üstünde yapıyorlar. Bazı insanlar dini inançlarına ters düştüğü için bu işi yapan kafeleri şikayet ediyorlar. Buna rağmen kafeler, mali geliri hayli iyi olan falcılıktan vazgeçmiyorlar. Aralarında üniversite öğrencilerinden ev hanımlarına kadar birçok farklı kesimden insanın bulunduğu falcılar bu sıkıntılardan bir hayli şikayetçi.


    Bir tür terapi   


Falcının diğer adı 'medyum'
     Herkesin kendi iradesiyle ne yapmak istiyorsa onu yaptığını düşünen fal kafe işletmecileri, bu işin kolay yoldan para kazanma olduğunu da saklamıyorlar. Yirmi altı yaşındaki Oktay, yaklaşık dört senedir bu şekilde hayatını idame ettiriyor. Eşcinsel olduğu için tavırları girdiği her işte zorluk yaşamasına sebep olmuş ve en sonunda rahatça yapabildiği fal işine girişmiş. "Ben insanları anlıyorum, hislerim de kuvvetli. Bana bir kere gelen muhakkak bir daha geliyor. Bazen fal seanslarımız dertleşmeye bile dönüşüyor. İnsanların buna da ihtiyacı var. Konuşamadığı, fikir alamadığı her konuda benimle rahatça konuşabiliyorlar. Bari bu işte rahat bıraksınlar bizi" diye durumunu özetleyen Oktay, fal baktırmanın insanları kısa süreli de olsa rahatladığına inanıyor. 

 
İstiklal caddesinde her köşede bir fal reklamı var.

     Kahve falı, Tarot falı, Su falı, El falı gibi birçok seçenek sunan bu müesseselere rağbet büyük. Taksimde birçok kafe falda iddialı, fiyatlar bazen dudak uçuklatıyor. Talep ne kadar çoksa bu kahve fiyatlarına yansıyor, fal tabii ki bedava. Vatandaş kendini çaresiz hissettiğinde direkt fala başvuruyor. Hayatlarını baktırdıkları fala göre yürütenler bile var.


Yılmaz Bey fal baktırmanın alışkanlık yaptığını söylüyor.
     Toplumun her kesiminden insan fal baktırmayı seviyor ve bunun için zaman yaratıyor. Erkeklerin de rağbet gösterdiği fal kafeler, kapanma ya da hapis cezası korkusuyla bu işi herkesin benimsediğini dile getirerek endişelerine rağmen bu işi sürdürüyorlar. Fala inanmayıp falsız da kalmayan insanlar verdikleri paranın hakkını alana kadar kalkmıyorlar masadan. Okulu bitirecek miyim?, ne zaman evleneceğim?, İşlerim ne zaman yoluna girecek?, çocuğum olacak mı? sorularını abartıp bir de "ne zaman?" diye soruyorlar fal bakan kişiye. 10 TL karşılığında bunları öğrenmek mümkün mü bilinmez. Ama İstiklal caddesindeki fal kafelerin ve ilanların çokluğundan toplumun bu kültürü benimsediği apaçık.

  Haber: Pervin Pak
  Fotoğraf: Pervin Pak