29 Mayıs 2014 Perşembe


'Gezi Partisi'

    Gezi parkında başlayan ve sonrasında tüm ülkeye yayılan direnişe sahip çıkan bir siyasi parti oluşumu. Ama diğerlerinden biraz farklı, lider; partiye mensup herkes, bu da gezi ruhunu yansıtmakta hayli başarılı bir seçim olmuş.                                                                                                                                               

  

Haber: Pervin Pak                                                                                                                                    Düzenleme: Pervin Pak                                                                                                                              

Vur patlasın çal oynasın

    Gece dışarı çıkmaya karar verenlerin seçeneklerinin başında Beyoğlu yer alıyor. Eğlence aleminin en hareketli olduğu noktalardan biri olan Taksim, her türlü eğlence tarzını içinde barındırıyor. Bu sebeptendir ki özellikle cuma ve cumartesi geceleri Taksim'in sokaklarında yürüyebilmek hayli zor. Peki nedir Taksim'i
eğlence sektöründe bu kadar önde tutan? Tabii ki fiyatları başta geliyor. Taksim'e her kesimden insan gönül rahatlığıyla eğlenmeye gidebiliyor. Bütçelerini sarsmadan, birçok seçenek arasından kendilerine uygun olanı seçebileceklerini bilen vatandaş ilk fırsatta soluğu Taksim'in eğlence mekanlarında alıyor. Özellikle canlı müzik konusunda hemen her sokakta bir faaliyet söz konusu. Türkü dinleyip ruhu dinlendirmenin yanı sıra pop müzik yapan mekanlarla stres de atılabiliyor.
Taksim'de uzun senelerdir faaliyet gösteren mekanların yanında yeni açılan mekanlar da insanların gözdesi olma yolunda. Beyoğlu eğlenceleri gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam ederken eğlenmeye gelenler sokakta da eğlenmeyi sürdürüyorlar.

Biber gazı onları da etkilemiş

Arkadaş ortamıyla birlikte eğlenmeye çıkan herkes muhakkak Balo Sokağa, ya da barlar sokağına (büyükparmakkapı sokak) uğruyor. Bütçesi kısıtlı olan öğrenciler de önce arka sokaklarda dışarıda eğlenip daha sonra mekanlara giriyorlar. Taksim eğlencelerinin vazgeçilmezi olan meyhaneleri ise fasıl ekibi ve müdavimleriyle sokaktan geçen herkesi eğlenmeye teşvik ediyor.

    Taksim her türlü gösteriye kucak açan bir semt. Fakat bu gösterilerin ve yürüyüşlerin eğlence sektörünü de sekteye uğratması kaçınılmaz oluyor. Özellikle yürüyüş yapıldığında İstiklal Caddesi'nde bulunan eğlence mekanları, canlı müzik yapmaya ara vermek zorunda kalıyorlar. Göstericilerden tepki gördüklerini iddia eden müzisyenler, sahnedeyken sert uyarılara maruz kaldıklarını söylüyorlar. Son zamanlarda gösterilerin değişmeyen unsuru haline gelen biber gazı, Taksim eğlence sektörünün düzenini alt üst etmiş.
Eğlencenin doruk noktasında ve eylemlerle hiçbir ilgisi olmaması halinde biber gazına maruz kalan işletmecilerden biri, "İnsanlar özgürlükleri için yürüyorlar. Bu kadar güzel bir olayı biber gazıyla gölgeleyenler, kendilerinden başkasını düşünmüyorlar. Benim işlerim de çok kötü durumda, bir gün diğerini tutmuyor ama her eyleme katılmaya başladım. Sesimizin duyulması lazım." diyerek durumunu özetliyor. Alkole getirilen zam ve yasaklar da hayli etkiliyor eğlence sektörünü. Eskiden hergün dolu görebileceğimiz eğlence mekanları şimdilerde siyasi meselelerin mağduru olmuş durumda. Canlı müzikten feragat eden ya da bütçeleri azaltmak adına ekip daraltan mekanlar da bu durumdan hayli şikayetçi. Müzisyenler 'Taksim'de eğlencenin kısıtlandığı bir İstanbul düşünsenize, ne acı...' diyerek durumun vahametini ortaya koyuyorlar.



Haber: Pervin Pak 
Düzenleme: Pervin Pak
Fotoğraflar: Pervin Pak

Tarlabaşı kentsel dönüşüm mağduru

     Geçtiğimiz yıl kentsel dönüşüm çerçevesinde revize edilmek üzere boşaltılan Tarlabaşı şimdilerde dozerlerle ve inşaat yapım ekipleriyle dolu. Yeniden canlandırmak ve daha yaşanabilir bir ortam sağlamak adı altında girişilen projenin birçok karşı çıkanı da olmadı değil. Evlerini yerine yapılacak binalarla kıyaslandığında cüzzi rakamlara satan vatandaşlardan bazıları bu durumu hiç tasvip etmese de zorunda bırakıldığını iddia ediyor. 

     Tarlabaşının namı çok iyi yayılmasa da, burada yaşayan insanlara söz hakkı verilmemesi semt sakinlerinin yanı sıra sokaktaki vatandaşı da derinden yaralıyor. İstanbul'da birçok ilçede kentsel dönüşümle yıkımlar yapılıyor. Sarıgöl, Sulukule gibi semtlerin sonrasında Tarlabaşı'nda da böyle bir projeye girişilmesi buralarda yaşayan insanları mağdur ediyor. Doğma büyüme bu semtlerde yaşayan insanların fikirlerine danışılmadan belli bir bütçe karşılığında buralardan uzaklaştırılması ve buradaki binaların yeni proje kapsamında yıkılması akıllara önemli bir soruyu getiriyor. 
   
Peki şimdi neredeler?


Tarlabaşı halkı şimdilerde nerede yaşıyorlar? Tarlabaşı kentsel dönüşüm projesi kapsamında taşınmak zorunda kalan Bülent amca durumu şöyle anlatıyor; "Ben 60 senedir Tarlabaşıda tek başıma yaşıyordum. Yalnızlığımı unutturan dostlarım, komşularım bugün apayrı yerlerde sürgün hayatı yaşıyorlar. Ben Taksim'in yukarsında bir yere yerleştim ama yine haftanın 4-5 günü akşamı burada ediyorum. Bizim alışmış olduğumuz bir düzenimiz ve kendi öz iradelerimiz vardı ve kimse bunları önemsemedi. Şimdilerde bir kitap okuyorum kitapta yakılan bir kasaba ve burayı terkettiği halde merak edip dönen kasabalılar var. Ben de Tarlabaşını böyle görüyorum. Bizim düzenimizi yakmadılar ama yıktılar." Tarlabaşı'ndaki bakkal dükkanında rastladığımız Bülent amca ve bakkal dükkanının sahibi kendi aralarında burayı o fotoğraftakiler gibi insanlarla doldurucaklarını ve bu insanları kendilerine tercih ettiklerini konuşmaya devam ettiler.
    Taksim'de birçok olaydan ötürü insanların korkmasına sebep olan Tarlabaşı sokaklarında köfte satan bir esnafsa bu projenin gerekli olduğunu savunuyor. Hırsızlık, kapkaç ve bu gibi birçok suçu içinde barındıran bu sokakların ancak bu şekilde temizleneceğini söyleyerek kararı doğru bulduğunu söylüyor.
Tarlabaşı sakinleri artık evlerine karşılık aldıkları parayla -yeter ya da yetmez bilinmez- buldukları bir düzene ayak uydurmaya çalışıyorlar. Tarlabaşıdan kopazmasalar da buradan vazgeçmiş durumdalar. 

 


Haber: Pervin Pak
Fotoğraflar: Pervin Pak
Düzenleme: Pervin Pak


Taksim'li turistler

    Yaz kapıya dayandı ve İstanbul'da turistler kendilerini göstermeye başladılar. Türkiyede yabancı turistlerin çoğunlukla geldiği ilkbahar ve yaz mevsimlerinde Beyoğlu'nun turistik yerleri de dolup taşıyor. Ekonomiye önemli katkısı bulunan yabancı turistlerin sadece yazlık mekanlarda değil İstanbul gibi şehirlerde de bazı birimler sayesinde de gelir kaynağı olarak görülüyorlar.

Yabancı turistlerin yaz aylarında öncelikli tercihi Antalya, Muğla, İzmir gibi tatil mekanlarının dışında İstanbul'un turistik mekanları da yer alıyor. İstanbul'da Taksim meydanından Galata'ya kadar uzanan yol boyunca birçok mekanda nüfusun çoğunluğunu Yabancı misafirlerin oluşturduğu gözlerden kaçmıyor. İstanbul'da yaşayan Türklerin birçoğu henüz bu turistik mekanları gezmemişken, yurt dışından gelen misafirler ikinciye, üçüncüye geliyorlar ve ilk günkü gibi heyecanla inceliyorlar. Bugün Çiçek pasajında, Balık pazarında, Taksim'in kiliselerinde (özellikle konumu sebebiyle sant antonio kilisesi), Galata kulesinde, Galata mevlevihanesinde, Aynalıkavak kasrında birçok yabancı turist dikkat çekiyor.
İstanbul'da yaşayan insanların çoğu buralara ya hiç gelmemiş ya da en fazla yoldan geçerken rastlamış oluyorlar. Bu ilgisizlikten mi yoksa imkanlarla alakalı mı sorusunun cevabı her ikisi de olsa gerek. Çünkü bu tarz yerlerde vakit geçirebilecek, buraları dolaşabilecek vakit sıkıntısı ya da maddi anlamda sıkıntı yaşayan insanlar olduğu gibi, Taksim'deki turistik mekanları merak etmeyen ve oldukça ilgisiz yaşayan insanlar da yok değil.

 "Kendi ülkemizde yabancı dilimizi geliştiriyoruz."


    Peki, bu kadar zengin ve görülmeye değer yerlerin ülke insanı tarafından merak edilmemesi doğru bir şey mi? Elde olanın bu konularda değeri bilinmiyor mu? Vatandaş bu konulardan oldukça dertli. Yabancı ülkelerde insanların kazançlarının bizim ülkemizde turistik gezi yapmayı karşıladığını ve Türkiye'deki insanların ayda bir kere böyle bir plan yapmayı bile mümkün kılmayan işlerde çalıştıklarını söylüyorlar. İş yerlerindeki mesai saatlerinden ve tatil günlerinden şikayet eden vatandaşlar, geçinme sıkıntısı düşünürken böyle konulara sıra gelmediğini dile getiriyorlar.
İstanbul'da artık her yerde turist çoğunluğu yaşanırken türk kültürünü türklerden daha fazla hissedebiliyor olmaları, türk vatandaşların canını sıkıyor. "Biz bu dünyaya çalışmaya gelmişiz diyen bir vatandaş, "Kendi ülkemizde yabancı dilimizi geliştiriyoruz. O kadar fazlalar." diyerek olaya bir ironiyle yaklaşıyor. Beyoğlu'nda yaşayan herkes etraftaki bütün tabelaların, menülerin yabancı dille yazılışının da turistlerin çoğunluk olmaya başladığının göstergelerinden biri durumundadır. Türkiye için ciddi bir ekonomik kaynak olan turistler, özellikle Galata mevlevihanesine ve Çiçek Pasajına uğramadan Taksim'den çıkmıyor. Taksim'i taksim yapan bu değerlerle birlikte uzun soluklu isim reklamı da yapılmış oluyor. Türkiye'de arap turistlerin çoğunlukta olduğu gözlerden kaçmıyor.


    Alışveriş yapmaktan keyif alan ve bu duruma sahip olan Araplar, mağaza işletmecileri tarafından dört gözle karşılanırken eğlence sektöründe aynı ilgiyi göremiyorlar.

Haber: Pervin Pak
Fotoğraflar: Pervin pak

23 Nisan 2014 Çarşamba


Bu yokuş müzik kokuyor


     Müzik her kültürde yer bulmuş bir sanat dalıdır. Müzik yapmak için gösterilmesi gereken uğraşın yanı sıra kaliteli müzik aletinden anlamak çok önemlidir. Türkiye’de müzik denince akla ilk gelen yerlerden biri de Beyoğlu’dur. Burada müziğin her türlüsüne rastlamak mümkün ve hatta mutlaktır. Sokakta, barlarda, konser salonlarında müziğin her türlüsü icra edilir. Peki müzisyenler enstrümanlarını nereden temin ediyorlar? Taksim Tünel müzik, aletleri satın almak için akla ilk gelen yerlerin başında yer alır. Müzisyenlerin en önemli parçası enstrümanlarıdır ve kendi istedikleri müzik aletine sahip olmak için çok fazla çaba sarfederler. El yapımı müzik aletleri, fabrikasyon ürünler, yurt dışından getirtilen ve burada satışa sunulan ürünleri Tünel’de bulmak müzisyenin işini oldukça kolaylaştırıyor.

Tünel meydanından Karaköy'e uzanan yokuş.


     Tünel meydanından başlayıp Karaköy’e kadar uzanan yokuşun her iki tarafını da müzik aleti satan dükkanlar oluşturur. İstanbul’daki müzisyenlerin senelerdir uğrak yeri burasıdır. Müzisyenlere sadece enstrüman satın almak değil, vitrin bakıp müzik aletlerini denemek bile yetebiliyor. İstanbul’daki yerli ve yabancı turistlerin de muhakkak uğradığı bu yokuş, her çeşit enstrümanı içinde barındırıyor.


"Gezi işimizi etkilemedi"


     Esnafının sıcaklığı, içtenliği ve sattığı her ürün hakkında derin bilgiye sahip olması buraya gelen insanların müdavim olmasına sebep oluyor. Kaliteli müzik aletleri, renk renk, çeşit çeşit modelleriyle aranılan müzik aletini burada bulmak zor değil.
El yapımı müzik aletleri bulmak da mümkün.
Taksim’in geneline yayılan Gezi olayları’nın kendi işlerine etki etmediğini dile getiren müzik marketi sahipleri, işlerinin sadece ekonomik olarak sekteye uğradığını, bunun da ticaret sektörünün her alanında karşılaşılabilecek bir olay olduğunu söylüyorlar. Genelde üniversite öğrencilerinin uğradığı bu dükkanlarda çok güzel dostluklar da yaşanıyor. Öğrencilik yıllarında gitarının sapını yaptırmak için uğradığı bir dükkanda
çalışmaya başlayıp sonrasında burayı satın alan bir vatandaş burayı; “Tünel yokuşu, bir kere bulaştığınızda elinizi çekemediğiniz bir bağımlılık gibi. Müzikle iç içe yaşamaktan keyif alan, müziği hissetmeyi seven herkes satın almasa da müzik aletlerini tanımak için bile uğramalı. Tünel İstanbul için çok değerli bir yer, Türkiye’deki müzisyenlerin çoğu da kıymet biliyor.” Diye açıklıyor.


Müzik mesafe tanımıyor



      İstanbul’da olan müzikseverlerin dışında Türkiye’nin her yerinden internet üzerinden de alışveriş yapılabiliyor. Tünel yokuşunun en önemli özelliklerinden biri de internet üzerinden alışveriş yapılabilmesi. Hemen her dükkanın kendine ait müdavimleri sayesinde isimlerinin internet aleminde yayılması sonucu, İstanbul’a gelmeden de güven duygusuyla alışveriş yapabiliyorlar.

Beyoğlu gibi ulaşımın sıkıntı olmadığı bir yerde olması Tünel yokuşunun müzik marketlerle dolup taşmasının sebeplerindendir. Buraya alışveriş yapmaya gelen insanların ortak bir sebebi var. ‘Kaliteli malzemeyi, birçok çeşidi içinde barındıran bu yokuş, müzik kokuyor. Ruhumuzu hoş tutuyor. Müzikle yaşamayı bilen herkes, enstrümanın en kalitelisine buradan ulaşabiliyor. Bu dükkanların içine girip enstrümanların kokusunu solumak bile yetiyor.” diye konuşan müşteriler, Tünel yokuşunun ayakta durmasında faydası olan en büyük etken. Turistlerin rağbet gösterdiği bu dükkanlar, ülke ekonomisine de büyük katkıda bulunuyor. Aranılan her müzik aletinin alıcısına ulaştırılması da satıcının sorumluluğunda. Şehir dışından sipariş edilen bir ürün için uzun araştırmalar yapmak yerine kendinizi buradaki müzik market sahiplerinin eline bıraktığınızda içiniz rahat edebiliyor
.Bu yüzden ağrı, Kars, Eskişehir'den de müşterilerinin olduğunu ve bu durumun kendilerini onore ettiğini dile getiriyorlar.






Haber: Pervin Pak
Fotoğraflar: Pervin Pak
Video Montaj: Pervin Pak
(*Katkılarından ötürü Esra Elmalı'ya teşekkürler)









17 Nisan 2014 Perşembe


                     Pazar fiyatına Beyoğlu pasajları


    Alışveriş yapmak boş zamanların en revaçta kurtarıcısıdır. Canı sıkılan herkes kendini sokaklara atıp, dükkan dükkan dolaşmayı çok sever. Peki ekonomik koşulları da zorlamadan alışveriş yapmak mümkün müdür? Beyoğlu'da seneleri devirmiş pasajlar, müşterilerinin yüzünü güldürüyor. Birbirinden farklı, ihraç fazlası ya da mağazalardan kalan sezon sonu kıyafetlerinin çok uygun fiyatlara satıldığı bu dükkanlar, vatandaşın cebine dost. Özellikle öğrencilerin tercih ettiği pasajların her kesimden ziyaretçisi mevcut. Fiyatların bütçelere uygun olması burayı ziyaret eden herkesin, bir daha gelmesini sağlıyor. Erkek müşterilerinden de müdavimleri olduğunu dile getiren pasaj insanları, buraları 'alışveriş cenneti' olarak adlandırıyor.




Haber: Pervin Pak
Fotoğraflar: Pervin Pak
Montaj: Pervin Pak


9 Nisan 2014 Çarşamba

 

  Tophane nargilecileri tarihe mi karışıyor?


    İstanbul'da nargile içmek isteyenlerin aklına ilk önce Tophane gelir. Seneleri devirmiş kafelerinin, nargile kültürüne etkisi yadsınamayacak kadar büyük. Taksim'den yokuş aşağı inildiğinde kolaylıkla bulunabilecek olan bu gözde mekanlar artık tarih oluyor.

    Tophane esnafına '28 Nisan tarihine kadar boşaltın' uyarısı geldi. Uzun senelerdir burada işletme sahibi olan mekanların, Galataport ihalesi kapsamında Doğuş Holding'in vereceği talimatla birlikte yıkımı gerçekleşecek. Peki bu mekanlar yıkıldıktan sonra Tophane çalışanları, müdavimleri ve bu bölgedeki işletme sahipleri ne yapacaklar? Bu hâle gelene kadar emek verip, çabalarının ekmeğini kazanmaya başladıkları sırada böyle bir yıkımla karşılaşmaları insanları şaşkına çevirmiş. Kimisi Tophane'nin yıkılacağından emin, kimi ise bu konuya inanmak bile istemiyor. Herkesin aklında tek bir soru var; "Biz ne olacağız?". Vatandaş bu durumdan bir hayli dertli. 
 


Tophane denince akıllara ilk önce 'nargile' gelir.

    Nargile kültürünün İstanbul'daki en popüler yeri olan Tophane, her yaştan ve her kesimden insanın uğrak noktası. Şehir hayatının stresinden arınmak, arkadaşlarıyla iyi vakit geçirmek isteyen insanların Tophane'de soluklanmaları tarihe mi karışıyor? Tophane kapatılırsa müdavimlerin buna tepkisi ne olacak? Bu kafelerde çalışan insanlar ve aileleri bu durumdan mağdur olacaklar mı? Taksim'in aşağısında bulunun ve sahile çok yakın konumuyla birçok holdingin gözbebeği durumunda olan Tophane, yapılan ihale sonucunda Doğuş holding'e devredildi. Nargile kafeleri kapatıp Karaköyden Tophaneye kadar ulaşan bir salı pazarı planı yapan Doğuş Holding yetkilileri, nargile kafelerin kapatılması gerektiğine dair bir ihbarname ile sahilin boşaltılmasını istiyor. Tophane'de simgeleşmiş olan kafelerin işletmecileri ve çalışanları ise ne olacaklarını bilmek istiyorlar.                                                   


   Henüz karar verilmedi mi?


    İşletmeciler, Karaköy’den Tophane’ye kadar uzanan 1200 metrelik sahil şeridini kapsayan İstanbul Salıpazarı Liman Sahası için yapılan ihaleyi 702 milyon dolarla kazanan Doğuş Holding'in tam olarak bir kararda bulunmadıklarını ve bu nargile mekanlarını boşaltmanın ve kapatmanın sanıldığı kadar kolay olmayacağını dile getirdiler. Roma Cafe İşletme Müdürü Cemal Bey, "Tophane'nin ne olacağı henüz belli değil. Boşaltılacağına dair haberler çıktı ama bu kadar kolay değil buradaki 15 mekanda 300 kişi çalışıyor.
Kafelerde çalışan 300'e yakın işçi, sonucun ne olacağını bekliyor.

    Zaten Doğuş Holding'den şimdilik bu yönde bir tebligat almadık. Bizim Ekim ayına kadar kontratımız var, bu tarihe kadar herhangi bir boşaltılma ve yıkım işlemi gerçekleşirse tazminatımızı alır çıkarız, Ekim'den sonrası içinse bizim avukatlarımız da devreye girer bu iş en az iki sene uzar. Hemen boşaltılma gibi bir şey söz konusu değil" diye konuştu.


   'Tophane'ye dokunma'

    Hayatının büyük bölümünü köz yaparak ve köz dağıtarak geçiren Hüseyin, karar verildikten sonra kimsenin müdahalede bulunamayacağını söylüyor. İstanbul'luların ve İstanbul'daki yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası olan Tophane nargilecileri, alternatif çözüm yolları arıyor.
Kaldırımın üst kısmında bulunan dürümcülere dokunulamıyor.

Tophane'deki yerlerinin devlete ait olduğunu söyleyen vatandaşlar, buradan gönderilmeleri koşulunda yeni işletmelerin alternatif olarak kendilerine sunulmasını istiyorlar. Müşterileriyle güleryüzlü bir şekilde ilgilenen personeliyle ve sıcak aile ortamıyla Tophane nargile kafelerin kapatılmasını buralarda vakit geçirmekten keyif alan müşteriler de istemiyor. İstanbul'un birçok yerinde bu tarz kafeler olsa da Tophane'nin bir kültür haline geldiğini dile getiren müşteriler, "Bu şehrin her yeri betonlaşmaya, sıcaklığını yitirmeye başladı. Biz nefes almak için yer aradığımızda bulamaz olduk. Sahil kenarları pahalı kafelerle, yalılarla dolu. Bıraksınlar Tophane de bize kalsın. Bari buraya dokunmasınlar." diye sitemde bulundular.






 
 Haber: Pervin Pak
 Video montaj: Pervin Pak
 Fotoğraflar: Pervin Pak
 (*Katkılarından ötürü Ezgi Kökten'e Teşekkürü borç biliriz.)

 

 

 


 

2 Nisan 2014 Çarşamba

    Fala inanma falsız da kalma

     Bilindik mesleklerin dışında, öz geçmiş istemeyen hatta belli bir birikime de gerek duymayan bir meslek; falcılık. Eskiden kadınların günlerde, ev sohbetlerinde eğlenmek amacıyla bakılan fallar şimdilerde kazancı hiç de fena olmayan bir meslek dalı haline geldi. İstiklal caddesinde her köşede bir fal kafesi bulmak çok kolay. Peki fal bakmak ya da baktırmak suç mu?

Hatırı sayılır fincan
 
      İnsanların merak duygularından beslenen falcılar, bazen klişeleşmiş cümlelerle bazen de fal baktıran kişilerden aldıkları bilgiler doğrultusunda genellikle insanlara duymak istediklerini söyleyerek müşteri memnuniyetini sağlıyorlar. Aslında işin hiçbir masrafı ya da zorlayıcı tarafı yok. Bir fal kafesine gidip kahve söylüyorsunuz ve sıranız geldiğinde sizi 'medyum' diye adlandırdıkları falcının yanına çağırıyorlar. Fal baktıran şahıs duymak istediklerini bekliyor ve buna göre falın iyi ya da kötü olduğuna karar veriyor. Üstelik fal bedavaymış! Türk kahvesini 10 TL'den satan bu müesseseler fal baktırmayacaksanız size kahveyi 5 TL'den satıyorlar. Saatlerce bekleyen insanlar, öneriler uğruna uzun mesafeler katedip bu işe baş koyanlar halinden memnun görünüyorlar. Ama kimse fal baktırdığını ya da fal baktığını göğsünü gere gere söyleyemiyor. "Fala inanmıyorum öylesine baktırıyorum" diyen ve her ay istisnasız 'öylesine' fal baktıran bir sürü insan var. Günümüz şartlarında işiyle ilgili sorun yaşayan, özel hayatında sıkıntılı zamanlar geçiren, hayattan farklı şeyler bekleyen birçok insan çıkar yol olarak falcıların kapısını aşındırıyor.



      Bu kadar yaygın olan fal kafelerin görüntülenme ya da ifşa olma korkusunun sebebi ne olabilir? İstiklal caddesinde her köşe başında bir fal reklamı var. "Gel abla fal 10 TL, beğenmezsen bedava" diyor reklamcı çocuk. Fotoğraf çektirmeyi kabul etmiyor sıkıntı olacağını düşündüğü için. Sebebi sorulduğunda neredeyse hepsinden aynı yanıt alınıyor. Toplumun bazı kesimleri falcılığı dolandırıcılık olarak görüyor. İnsanları kandırarak, zayıf noktalarından vurarak kazanç sağlandığını düşündükleri için bu müesseseler işlerini adeta diken üstünde yapıyorlar. Bazı insanlar dini inançlarına ters düştüğü için bu işi yapan kafeleri şikayet ediyorlar. Buna rağmen kafeler, mali geliri hayli iyi olan falcılıktan vazgeçmiyorlar. Aralarında üniversite öğrencilerinden ev hanımlarına kadar birçok farklı kesimden insanın bulunduğu falcılar bu sıkıntılardan bir hayli şikayetçi.


    Bir tür terapi   


Falcının diğer adı 'medyum'
     Herkesin kendi iradesiyle ne yapmak istiyorsa onu yaptığını düşünen fal kafe işletmecileri, bu işin kolay yoldan para kazanma olduğunu da saklamıyorlar. Yirmi altı yaşındaki Oktay, yaklaşık dört senedir bu şekilde hayatını idame ettiriyor. Eşcinsel olduğu için tavırları girdiği her işte zorluk yaşamasına sebep olmuş ve en sonunda rahatça yapabildiği fal işine girişmiş. "Ben insanları anlıyorum, hislerim de kuvvetli. Bana bir kere gelen muhakkak bir daha geliyor. Bazen fal seanslarımız dertleşmeye bile dönüşüyor. İnsanların buna da ihtiyacı var. Konuşamadığı, fikir alamadığı her konuda benimle rahatça konuşabiliyorlar. Bari bu işte rahat bıraksınlar bizi" diye durumunu özetleyen Oktay, fal baktırmanın insanları kısa süreli de olsa rahatladığına inanıyor. 

 
İstiklal caddesinde her köşede bir fal reklamı var.

     Kahve falı, Tarot falı, Su falı, El falı gibi birçok seçenek sunan bu müesseselere rağbet büyük. Taksimde birçok kafe falda iddialı, fiyatlar bazen dudak uçuklatıyor. Talep ne kadar çoksa bu kahve fiyatlarına yansıyor, fal tabii ki bedava. Vatandaş kendini çaresiz hissettiğinde direkt fala başvuruyor. Hayatlarını baktırdıkları fala göre yürütenler bile var.


Yılmaz Bey fal baktırmanın alışkanlık yaptığını söylüyor.
     Toplumun her kesiminden insan fal baktırmayı seviyor ve bunun için zaman yaratıyor. Erkeklerin de rağbet gösterdiği fal kafeler, kapanma ya da hapis cezası korkusuyla bu işi herkesin benimsediğini dile getirerek endişelerine rağmen bu işi sürdürüyorlar. Fala inanmayıp falsız da kalmayan insanlar verdikleri paranın hakkını alana kadar kalkmıyorlar masadan. Okulu bitirecek miyim?, ne zaman evleneceğim?, İşlerim ne zaman yoluna girecek?, çocuğum olacak mı? sorularını abartıp bir de "ne zaman?" diye soruyorlar fal bakan kişiye. 10 TL karşılığında bunları öğrenmek mümkün mü bilinmez. Ama İstiklal caddesindeki fal kafelerin ve ilanların çokluğundan toplumun bu kültürü benimsediği apaçık.

  Haber: Pervin Pak
  Fotoğraf: Pervin Pak

29 Mart 2014 Cumartesi

Belge yoksa balık da yok


     Balık tutanların işini zorlaştıracak olan ‘belge’ uygulaması yürürlüğe girdi. Bundan böyle oltasını kapıp balık tutmaya gidecek olan herkes şartlarını yerine getirip belge edinmek zorunda. Galata köprüsünün simgesi haline gelen balık tutkunları, hobi için bile olsa belgesiz yakalandıkları anda külfetini ödemek zorunda kalacaklar. Para cezasını ödemek istemeyen temkinli vatandaşın yanı sıra bu işten bihaber olanların sayısı da azımsanamayacak durumda. Yasanın haklı bir uygulama olduğunu, bu şekilde bilinçli vatandaşın balık tutacağını savunanlar belgelerini çoktan almışlar bile. Bir de belgelerini almış olsalar da bu durumun devletin para kazanma siyaseti olduğunu düşünen ve “biz bu işten para kazanmıyoruz ki belge sahibi olalım” diye yakınanlar var. Bu sebepten birçok kez tartışmaların ve hatta kavgaların çıktığını söyleyen Galata Köprüsü’ndeki balıkçılar, “huzurumuzun kaçmasına ne gerek vardı?” diyerek şikayetlerini dile getirdiler. 
      Galata köprüsünde balık tutmaya gelen insanlar farklı farklı ama hepsi aynı şeyi söylüyor, balık tutmanın sıkıntılarından kendilerini uzaklaştırdığını düşünüyorlar. Peki böyle bir yasa ile bu hobiden vazgeçen vatandaş yok mu? Elbette var. Uzun zamandır buraya balık tutmaya gelen Semine Hanım, eskiden buraya daha rahat geldiğini, şimdi ne zaman ne olacağını bilmediği için tereddüt yaşadığını söylüyor. "Bu şekilde tamamen maddi çıkar uğruna bizim kendi imkanlarımızla yapabildiğimiz ve keyif aldığımız tek işi de kalıplara sığdırmaya çalışıyorlar. Balıkçılık da ayakkabı kutusuna girdi artık, halimiz yaman." diye ekliyor.





  Haber: Pervin Pak
  Montaj: Pervin Pak
 *Katkılarından ötürü Ezgi Kökten'e teşekkürler.


19 Mart 2014 Çarşamba

     Emekçinin hası; sokak çalışanları



     İstanbul’un en hareketli semtlerinden Taksim, sokak kültürünü başarıyla yaşatmaya devam ediyor. Taksim’de vakit geçiren insanlar bir zaman sonra sokak kültürünü benimsiyor ve buradaki hayata uyum sağlıyor. Kendilerini sokakta da rahat hissetmeye başlayan vatandaşlar, sokakta eğlenmeye, dinlenmeye, geçimlerini sokaktan sağlamaya başlıyor.

     Sokakta müzik var


İstiklal Caddesinde sokak çalgıcıları
   İstiklal Caddesini mesken tutan sokak müzisyenleri taksim sokak kültürünün olmazsa olmazlarından biri. Eline –ne kadar icra edebildiği önemli değil- enstrümanını alan kendini rahat hissettiği bir köşede müziğini yapıyor. Kimi zaman eğlence amaçlı olan bu durum bazı insanların ailelerini geçindirmesine katkıda bulunuyor. Enstrüman kaplarını, şapkalarını önlerine koyan sokak müzisyenleri caddede yürüyenlerin bıraktıkları paralarla bu eğlenceye farklı bir boyut kazandırmış oluyor.
İstiklal Caddesinde sokak çalgıcısı
     Dört çocuk babası bir sokak müzisyeni, çocuklarını bu işten kazandığı gelirle okutuyor ve ailesine bu şekilde bakabiliyor. Taksim’de dolaşan öğrencilerin, çalışanların, turistlerin ilgi gösterdiği ve artık İstiklal Caddesinin simgesi haline gelmiş bu insanlar, geçimlerini sokaktan sağlıyorlar. 
Bazen de arkadaşlarıyla eğlenmeye çıkan müzisyenlerin, hayatlarına renk katmak adına enstrüman çalış bağıra çağıra şarkılar söylemeleri caddeyi daha renkli hale getiriyor. İstiklal Caddesinin kalabalığından ve hareketliliğinden faydalanan sokak müzisyenleri, vatandaşın her ne olursa olsun müziğe ve sanata duyduğu saygıdan hayli memnun. 


İstiklal Caddesinde sokak çalgıcıları, hem çalıp hem eğleniyorlar

     Gece geç saatlerde alkolü fazla kaçıran insanların tacizleri dışında bu işte çok büyük zorluk yaşamadıklarını belirten bu insanlar durumu şöyle özetliyor; “Bizim ikinci yuvamız taksim sokakları, burada kendimizi rahat hissederek çalışıyoruz ve aynı zamanda eğleniyoruz. Başlangıçta zor görünse de alıştıkça bırakılamayan bir iş sokak müzisyenliği. Patron derdi yok, müşteri derdi  yok. Dinlemek istemeyen dinlemiyor, bazı insanlar da oturup bizimle beraber şarkılar söylüyor. İstiklal Caddesinin ve Taksim sokaklarının elverişli ortamlarıyla bu kültürü yaşamak bizleri de çok fazla mutlu ediyor. Ufak tefek sıkıntılar yaşıyoruz ama sokak müzisyenliğini bırakmamız çok zor.”

     Küçük tezgahlar, büyük hayatlar


İstiklal Caddesinde midye ve kestane satıcısı
    Taksim sokaklarının olmazsa olmazlarından biri de sokak satıcıları. Gece vakitleri Taksim’de eğlenmeye çıkan insanların birçoğu midye dolma yemeden geceyi bitirmezler. Neredeyse her sokak başına tezgah kuran midyeciler sokak satıcılarından asla bir şey yemem diyen insanları da kandırıyor. Midye dolma tezgahlarının başına toplanan cadde insanı bu lezzetin ve keyfin başka hiçbir şeyde olmadığını söylüyorlar. Fiyatıyla, lezzetiyle ve samimi atmosferiyle midye kültürü İstiklal Caddesinde önemli bir yer kaplıyor. 


İstiklal Caddesinde kestane satıcısı
   Sokaktaki rahatlıktan faydalanan bir diğer tezgah ise kestane tezgahları. Taksim sokaklarını mis gibi köz kokusuna bulayan bu tezgahlar, Beyoğlu sokaklarını bir başka havaya bürüyor. Geçimini bu işten sağlayan sokak satıcıları, İstiklal Caddesindeki kalabalığın işlerine çok fazla katkıda bulunduğunu dile getiriyor. Sokakta eğlenme kültürünün Taksim sokaklarında yaygın olmasının günlük hasılatlarına ve ayakta durmalarına katkıda bulunduğunu söylüyorlar. Gecesiyle gündüzüyle dişini tırnağına takarak ve hava şartlarına aldırış etmeden çalışıyorlar. 

İstiklal Caddesinde Milli Piyango satıcısı

     Milli piyango bileti satıcıları, simitçiler istiklal caddesinin mihenk taşlarından. Sokaktan kazandıklarıyla hayatlarını idame ettiren bu insanlar için Beyoğlu bambaşka bir dünya, bir çıkış yolu...


İstiklal Caddesinde gitar çalıp, türkü söyleyen Fatma Teyze
    Gitar çalıp şarkı söyleyen Fatma Teyze, "İstiklal caddesi olmazsa biz de olmazdık. İnsanlar bizi seviyor ve bize yardımcı oluyor" diyerek sokaktaki hayatından memnuniyetini dile getirdi.

       Haber: Pervin PAK
       Fotoğraflar: Pervin PAK

12 Mart 2014 Çarşamba

    Beyoğlu Esnafı: "Mağduruz!"

   

     Türkiye'de fikirlerini dile getirmek için seslerini duyurmak isteyen vatandaşlar, yaptıkları eylemlerle son zamanlarda esnaftan geçer not almıyor. Özellikle, Beyoğlu İstiklal Caddesinde meydana gelen bu eylemlerden mağdur olduklarını iddia eden Beyoğlu esnafı, Gezi Parkı Olayları başta olmak üzere İstiklal Caddesinde yapılan eylemlerin iş yerlerini sıkıntıya sokmasından hayli şikayetçi. Gezi Parkı olaylarından sonra hergün eylemlerle kepenklerini indirmek zorunda kaldıklarını söyleyen esnaf vatandaş, bu durumdan en çok kendilerinin yara aldığını dile getiriyor. Zaman zaman polisin de müdahalesiyle dükkanlarını kapatmak zorunda kalan esnaf Beyoğlu'nda zor zamanlar yaşıyor. Eskiye nazaran işlerinin yarı yarıya düştüğünden yakınan Beyoğlu esnafı, bu durumun çözümünün devlette ve vatandaşta olduğunu ve olayların yalnızca uzlaşma ile son bulacağını savunuyor. 




     İstanbul'un en kalabalık Caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi son zamanlarda, eğlence hayatının aksine eylemlerle adından sıkça söz ettiriyor. Her yaştan ve her fikirden insanın bir araya gelerek seslerini yükseltmesiyle başlayan eylemler polislerle karşı karşıya gelinmesiyle son buluyor. Bu durumdan şikayetçi olan işletme sahipleri ve esnaf ise olayların sona ermesini iple çekiyor. Taksim'de Gezi Olayları'ndan sonra iyice kızışan bu ortamın daha ne kadar süreceği, eylemlerin ne ile sonuçlanacağı ise merak konusu.
   
      Haber: Pervin Pak
        Fotoğraf: Pervin Pak
        Video-Montaj: Pervin Pak









8 Mart 2014 Cumartesi

    

    Beyoğlu'nun korkulu yüzü

     İstanbul'un göbeği diye anılan Beyoğlu, son dönemlerde ailelerin korkulu rüyası... Vatandaşlar çocuklarını, eşlerini Beyoğlu sokaklarına gönderirken iki kere düşünüyorlar. Eğlenceli yüzüyle hatırlanan Taksim dışarıdan bakıldığında herhangi bir semtten daha farklı değil ancak bu semtle haşır neşir olunduğunda Taksim'in diğer yüzüyle tanışmak da muhtemel. 


Beyoğlu/Taksim İstiklal Caddesi

   Beyoğlu'nda yaşamın iki yüzü var. İstanbul'da yaşayanlar Taksim'de bulunmanın zorluklarından yakınıyorlar. Dilencilerin, şarapçıların, sokakta yaşayan saldırgan insanların kol gezdiği Taksim'de, neden bir türlü müdahalede bulunulmadığını merak ediyorlar. Çünkü Taksim'in ruhunu seven insanlar, bu semtle bütün olmuş insanlar bile bu korkularından dolayı Taksim'den uzak kalmak zorunda olduklarını biliyorlar. Çocuklarını bu çevrede okula gönderen aileler de "Başına bir şey gelir mi?" korkusuyla hop oturup hop kalkıyorlar.
   



  
    
    İstanbul'un en kalabalık caddesi sayılan İstiklal Caddesi ve Taksim'in arka sokaklarında yaşamlarını sürdüren zararlı madde bağımlıları, dilenciler ve yan kesiciler semt sakinlerinin ve ziyaretçilerinin korkmasına sebep oluyor. Aslında her an her yerde olabilecek diye düşünülen bu insanlar, Taksim'in rahat ve çeşit çeşit insanın bir arada olabilmesi özelliğinin de etkisiyle adeta Beyoğlu'nu mesken tutmuş oluyorlar. Özellikle İstiklal caddesinde tehlike unsuru olan alkolik insanlar, evsizler ve bağımlılar gece hayatının yanı sıra gündüz vakitleri de korkulu anlar yaşanmasına sebep oluyor. Eğlenmek için, iş için ya da farklı bir sebepten yolu Beyoğlu'na düşen insanların ortak bir endişeşi var; "Ya başıma bir şey gelirse?"
Zararlı madde bağımlısı
Taksim'deki eğlence mekanlarının kapılarında insanlardan para isteyen ve hatta para alamadığında insanları zor duruma düşürebilen çocuklar konuçlanmış oluyor. Vatandaşlar bazen para vereyim de kurtulayım diye düşünseler de sayıca çok olan Taksim dilencileri eğlencelerine gölge düşürebiliyor. Bu durum sabah vakitlerinde de yaşanabiliyor ve bu sebepten aileler çocuklarını taksim sokaklarına gönderirken ciddi korkular yaşıyorlar. Beyoğlu esnafının da bu dertten muzdarip olduğu ortada. İşlerini yapmaya çalışan esnaf, iş yerleri ve müşterileri için tehlike unsuru olan dilencilere müdahale edilmeyişinden yakınıyor. Sosyal güvencesi, kalacak yerleri olmayan bu insanlar büyük tehlike unsuru olabiliyorlar. Özellikle gece hayatının karanlık anlarında sokakta yürümek oldukça zor. Taksim'de yaşayan insanlar sa evlerinde bile rahat olamadıklarını, istedikleri anda bakkala bile çıkamadıklarını söylüyorlar.


"Bir çorba parası versene..."

Taksim'in arka sokaklarında bir şarapçı
     Beyoğlu'nun korkulu yanlarından bir diğeri de sokakta yaşayan bağımlı insanlar. Alkol veya zararlı madde bağımlılarının Beyoğlu sokaklarında bilinçleri kapalı bir şekilde insanlara zarar verme riski de vatandaşı Beyoğlu'na karşı temkinli olmaya zorluyor. Bazen yolunu uzatan, bazen işinin vaktini değiştirenler bu insanlardan gelebilecek muhtemel saldırıları düşünerek hareket ediyorlar. Özellikle Taksim Balo sokak çevresinde sıkça rastlanan bu insanlar "yemek yiyeceğim" diye istedikleri parayı alkole veya zararlı maddelere veriyorlar. Sokaklarda rahatça dolaşan bu insanlar gasp, şiddet gibi olaylarla gündeme gelerek insanların Beyoğlu sokaklarında rahatça dolaşmalarına engel oluyorlar. Anne ve babalar çocuklarının başına bir şey gelmesinden endişe duymaları çocukları durdurmasa da aile içersinde de büyük sorunlara yol açabiliyor. 
    Bugün her sokak başında güvenlik görevlilerinin bulunmasına rağmen, tehlike saçan bu insanlara kimse müdahale etmiyor. Taksim'de uzun süredir mekan işletmeciliği yapan Elhamra bar işletmecileri de kapılarına gelip para isteyen ya da müşterilerini rahatsız eden insanlara müdahale ettiklerinde olay yaşamaktan çekindiklerini dile getiriyorlar. Daha önce bu tarz bir olay yaşadıklarını belirten işletmeciler "Artık daha temkinli davranmaya çalışıyoruz ama içimizde hep bir kuşku var. Çünkü Taksim'in ortamı iyice kötüye gidiyor, sokaklar korku saçan insanlarla dolu, insanlar bu korkudan mekandan erken saatte ayrılmaya çalışıyor ve bu durum ister istemez bizim de işlerimize yansıyor." diyerek endişelerini anlatıyorlar. İnsanlar Taksim'in sokaklarında çoğu zaman korkuyla yürüyorlar.

    Haber: Pervin Pak